Ali Koç istifa etsin o denli mi? Yoksa nedeni bu mu? Ali Koç’un fevkalade yanıtı

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Milliyet’in kapısından içeri birinci girdiğimde yıl 1981’di, Eylül ya da Ekim ayı.
Türkiye’de spor basınının kurucusu olarak kabul edilen, gazetelere spor sayfası kavramını sokan, Milliyet’in arttan (spor sayfasından) okunmasını sağlayan büyük usta Namık Sevik birinci müdürümdü.
Nezih Alkış istihbarat şefi, Şansal Büyüka Fenerbahçe muhabiri, Oğuz Tongsir Galatasaray muhabiri İlker Ateş de Beşiktaş muhabiriydi.
Kalemlerin efendisi İslam Çupi de oradaydı, sayfaların ustası İsmet Tongo da. İsimlerini tek tek saymaya kalksam sayfalar yetmez. O gazetecilerin yanında yetiştim ben.
Geriye şöyle bir bakıyorum da 40 seneyi devirmişim.
Milliyet’ten sonra öteki gazetelerde, televizyon kanallarında da çalıştım. Muhabirlik, editörlük, şeflik, haber müdürlüğü yaptım.
Ama ben bugünkü üzere bir devri (gerçi kaç yıldır öyle) hiç yaşamadım.
Spor muharriri araştırır, inceler, muharrir.
Spor muharriri haber peşinde koşar, doğruluğunu kanıtlayabileceği bir hale getirdiğinde sayfasına koyar. Haksızlıkların karşısında durur mertçe.
Spor müellifi eleştirir. Tenkit derken yalnızca olumsuzu değil, olumluyu da gözler önüne serer.
Ama spor muharriri bir kulübün kongre üyelerinin oylarıyla seçilmiş bir başkanı, yönetimi ikide bir istifaya çağırmaz.
Gazeteler, internet siteleri, televizyon kanalları derken artık bir de youtube kanalları çıktı. Geliyor iki üç kişi bir ortaya salla da salla.
“O istifa etsin, bu gelsin, öteki gitsin, beriki kovalasın!”
Yahu sana ne kardeşim? Sen o kulübün amigosu musun?
Beğenmiyorsan kulübü eleştir. O yanlış de, bu oyuncu bu türlü olmamalı de, teknik yöneticinin taktiği bana nazaran yanılgılı de kendine nazaran doğrusunu söyle.
Ama lider istifa etsin, öteki gelsin nedir yahu. Bu ne?
Seçimle gelir, seçimle masraf. Sana ne…

* * *

Ali Koç isminin etrafında fırtınalar koparılıyor şu günlerde.
İstifa etsin de istifa etsin!
Niye?
Futbol grubu Samsun’da berabere kalmış da ondan.
Diğer branşlardaki muvaffakiyetleri gören, konuşan yok.
Voleybolu, basketbolu, kupaları, şampiyonlukları.
Dünyanın en büyük spor kulübü yapmasını.
Bu hususlarda körler sağırlar.
Fenerbahçe berabere kalmış ya. Onlara nazaran kopmuş artık şampiyonluk yarışından. Hem de daha ligin 9. haftasında.
Ali Koç istifa etsin o denli mi?
Hepinizin istediği, imzayı attırdığında övgüler düzdüğünüz Jose Mourinho’yu getirdi diye mi?
Doğal olarak grubun başına getirdiği teknik adamın istediği transferleri yaptı diye mi?
Fenerbahçe Kulübü’nde maddi açıdan hiç zorluk yaşatmadı diye mi?
Söyleyin niçin?
Yoksa alana çıkıp gol mü atmalıydı Ali Koç?
Bunu yapmadı diye mi?

* * *

İnsanlar ikiye ayrılır. Güzel insan, berbat insan diye.
Kimi kaşları çatık, hızı asık gezmeyi otoriterlik sanar, kimseye selam sabah vermez, istediğini asar, istediğini tokatlar, istediğini kesip biçer.
Kimi uygardır, güler yüzlüdür, selamsız sabahsız geçmez, yargısız infaz yapmaz, açıktır kapısı herkese.
Ama bizim beşerler birincisini seçer nedense.
Fenerbahçe’deki bir küme taraftar da o denli maalesef.
Sanırım Ali Koç adamlığı fazla geliyor bu bireylere.
Ya da… Diğer bir beklenti mi var işin içinde?

* * *

Ali Koç’un affına sığınarak bir olayı anlatacağım. Kendisi “Bir elin verdiğini öteki el görmez” ya da, “kimsenin incinmemesi için sırları tutan” ekolündendir ancak. Anlatmak zorundayım bunu.
Geçen yıldı sanırım. Fenerbahçe Kulübü’nden bir dostum aradı.
– Abi, dedi; Lider bir toplantı yapmak istiyor. Seni de davet ediyor. O denli basın toplantısı falan değil. Çekim de olmayacak. Sohbet üzere. Lütfen gelir misin?
Pek gitmem bu tıp toplantılara lakin dostum “Lütfen” deyince geri çeviremedim, gittim.
Başkan Fenerbahçeli oldukları bilinen kimi gazetecileri, televizyoncuları bir de Youtube yayını yapanları toplamış. İsteği hepsinden tek tek görüş almak.
Sanırım eleştirip duruyorlar ya yayınlarında, yazılarında. Gerçek bildiğinizi siz anlatın o vakit demek istiyor.
Adı lazım değil, söylemeyeceğim.
Oradan biri dedi ki;
– Liderim. Galatasaray’da Youtube yayını yapanlar destekleniyor?
Şaşırdı Ali beyefendi;
– Nasıl yani destekleniyor?
– Yönetici …. o kanallara sponsor. O denli destekleniyorlar. Bizde olsa…
Derken ortaya girdi Ali beyefendi;
– Bunu yapıyorlar mı bilmiyorum. Sizin teziniz. Fakat yapıyorlarsa bile bu sizce yanlışsız mu?
Kısa bir sessizlikten sonra Ali bey devam etti:
– Bence hakikat değil. Etik de değil. Yani ben artık size sponsor olacağım, siz de beni öveceksiniz o denli mi? Yanlışsız bulmam bunu. Siz gazetecilik çerçevesi içinde benim kusurlarımı eleştirmeli, olumlu yaptığım işleri de övebilmelisiniz. O denli olmaz. Ben kendime de kulübüme de topluluğuma da yakıştıramamam bunu. Gazeteciliğe de.
Başkan gazetecilere (!) gazetecilik dersi vermiş oldu böylelikle. Yüzleri kızardı başlar öne eğildi.

* * *

Ali Koç’un söylediklerinin altına imzamı o vakit da atarım, artık de.
Onun için diyorum işte.
Dost musunuz düşman mı gazeteci misiniz amigo mu?
Az bile diyorum aslında.
Yoksa sizin derdiniz diğer mı?